EMNİYET-SEN,
“SÖZDE POLİS SENDİKASI” DEĞİLDİR!(*) (I)
Prof. Dr. Mesut GÜLMEZ
Emniyet-Sen’in(1) kuruluş sürecinde karşılaştığı –aslında başka örnekleri de bulunan- hukuk dışı işlemleri anımsayınca, şu soruları sıralamaktan kendimi alamıyorum:
Türkiye, gerçekten bir hukuk devleti mi? İnsan haklarına saygılı mı? Sosyal devlet mi? Demokratik devlet mi? Üç anayasal erk, özellikle de yürütme ve kamu yetkilileri kendi yetki alanında kalıyor mu?
Emniyet Sen’den önce Emekli-Sen’in, Genç-Sen’in, Çiftçi-Sen’in, Umut-Sen’in, Yargı-Sen’in ve yakınlarda Sime-Sen’in kuruluş süreçlerinde de değişmedi kamu yetkilerinin hukuk dışı davranış, işlem ve eylemleri. Biraz daha geriye gidersem, memur sendikacılığının uluslararası insan hakları sözleşmelerine dayanarak ulusal hukuku önceleyip doğduğu 1980’li yılların ikinci yarısında ve izleyen dönemde de farklı değildi bu yaklaşım. İktidarlar ve giderek “gömlekler” değişti, ama sendika karşıtı tutum ve hukuksuz işlemler sürdü. Muhalefette özgürlükçü kesilenler, iktidara gelince yasakçı olmaktan kaçınmadılar!
Neyse ki, hiç değilse anayasal erklerden yargıda olumlu bir gelişme oldu da, 4688 sayılı yasada 4 Nisan 2012’de yapılan değişikliklerde AKP’nin kaldırmaya yanaşmadığı kamu görevlilerinin sendika hakkı alanındaki yasaklardan birkaçının kaldırılması süreci başladı.
I. KURULUŞ SÜRECİNDE HUKUK DIŞI İŞLEMLER
Hukuk dışı işlem ve engellemeler, çeyrek yüzyılı aşan bir dönemden kısaca anımsattığım örneklerin sonuncusu olarak kurulan Emniyet-Sen’in 9 Kasım 2012’de “7 polis”in Ankara Valiliği’ne yaptığı kuruluş başvurusuyla başladı. Valilik, yetkili olmamasına karşın, kendini yargı organı yerine koyarak, kuruluş başvurusunu “yasal işlem yapmadan iade etti.” Valiliğin, Emniyet-Sen’in “yok hükmünde” olduğunun saptanması için açtığı (06 (?).06.2013 tarihli(2) ve 58604142-6737/21222 sayılı) dava dilekçesinden anlaşıldığına göre iade kararının dayanağı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 07 (?).11.2012 tarihli yazısıdır…
Valiliğin bu tutumunun, “sendikalar ve konfederasyonlar önceden izin almaksızın serbestçe kurulurlar” diyen –2012’de değiştirilen başlığıyla– 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun çiğnenmesinden başka bir tanımı yoktur. Kaldı ki “serbest kuruluş ilkesi”, hem Anayasa’da ve daha önemlisi, yasalara öncelik tanıyarak doğrudan uygulanması anayasal bir zorunluluk olan ve bu nedenle “ulusalüstü” olarak nitelediğim –bu yazının ikinci bölümünde ele alacağım– insan hakları sözleşmelerinde güvenceye bağlanmıştır. Sözün kısası Valilik, geleneksel davranışını sürdürerek, hem iç hukuku ve hem de ulusalüstü hukuku ihlal etti.
1990 Mayısında Eğitim-İş’in kuruluşunda da böyle davranmıştı Ankara Valiliği! İçişleri Bakanlığı da, altında Müsteşar M. Vecdi Gönül’ün imzası bulunan 28 Şubat 1991 tarihli bir genelge (Gülmez, 1993: 259-261) çıkarmakta gecikmemişti… Ne Valilik ne de EGM, özetle; “idare, tüzel kişilerin kuruluş ve faaliyetlerine kolluk yetkisi kullanarak müdahale edemez, buna ancak yargı yetkilidir” diyen Danıştay 10. Dairesi’nin 10 Kasım 1992 tarihli kararından (Gülmez, 2005: 126-129) ders aldılar!
1. Posta Yoluyla Kazanılan Tüzel Kişilik
Serbest kuruluş ilkesi ne zaman ve nasıl yaşama geçirilebildi dersiniz? 12 Kasım 2012 tarihinde, posta yoluyla! Kuruluş dilekçesi ile belgeler Valiliğe kargoyla gönderilince, bu kez Valilik yasal görevini yerine getirip belgeleri evraktan geçirmek zorunda kaldı. Böylece de sendikacılık tarihimizde, polislerin ilk sendikası olan Emniyet-Sen “tüzel kişilik” kazandı. Çünkü 4688 sayılı yasa, belgeler eksik ve yasaya aykırı olsa bile, Valiliği sendika kuruluş başvurularını almakla yükümlü tutar. Tüzük ve belgelerin Valiliğe “verilmesi” ile birlikte sendikanın hukuksal varlığının doğmasını öngörür. Belgeleri ve tüzüğü alan Valilik, eksiklik ve aykırılıklar varsa, yasada öngörülen yetkilerini kullanabilir. En son aşamada Valiliğe tanınan yetki, iş mahkemesinde faaliyeti durdurma davası açmaktan ibarettir.
4688’in bu düzenlemesi ortadayken, başka hiçbir kamu yetkilisi hiçbir yasaya dayanarak bu sürece karışamaz. Aşağıda değineceğim gibi bu hukuksal gerçeği, hem Cumhuriyet Savcılığı ve hem de Antalya 1. İdare Mahkemesi saptadı. Ne yazık ki Ankara Valiliği, sistematik bir sendika karşıtı tutumla, kuruluş sürecinin ilk aşamalarında kendini yargı organı yerine koymayı sürdürdü…
Kuşkusuz, İçişleri Bakanlığı’nın ve hükümetin bilgisi dışında olmadığı düşünülemeyecek bu hukuk dışı tutumun sorumluluğunu, yalnızca Valiliğe yüklemek haksızlık olur.
2. EGM’nin Hukuk Dışı İşlemleri
Hukuksuzluğun bir başka halkası, EGM’nin 19 Ekim 2012 tarihinde yayınladığı “Sendika Kurma ve Sendikalara Üye Olma” içerikli bir yazılı emir oldu. Henüz kuruluş başvurusu yapılmadan kaleme alındığı anlaşılan bu yazılı emir, EGM’nin tez elden almaya hazırlandığı meslekten ihraç karar(lar)ının ilk adımını oluşturma, deyim yerindeyse “minarenin kılıfını hazırlama” anlamına geliyordu.
Kısa bir süre sonra da Ankara Emniyet Güvenlik Şube Müdürlüğü, 28 Kasım 2012 tarihinde yaptığı ihbarla Emniyet-Sen yetkililerini “dolandırıcılık” suçu işlemekle itham ederek Savcılığa suç duyurusunda bulundu! “Hukuken var olmayan” bir oluşum olarak nitelediği Emniyet-Sen’in, tüzük taslağına göre üyelerinden alacağı aidatın “dolandırıcılık suçu” oluşturacağını ileri sürdü!
Öte yandan aynı (tarihli) yazıyla, 4688’in 5. maddesi ile 15/j maddesini aktardıktan ve Valiliğin kuruluş başvurusu konusundaki işlemlerini özetledikten sonra, 4688 sayılı yasadaki –uzun süreceğini düşündüğü (?)– süreci izleyip sonucunu beklemeksizin, Türk Medeni Kanunu’na (m. 90) dayanarak sendikanın faaliyetinin durdurulmasını da istedi. Belirteyim ki “Derneklerin Faaliyetleri”ne ilişkin olan 90. maddenin 3. fıkrasında, “Dernek faaliyetleri ile ilgili yasak ve sınırlamalara aykırılık hâlinde, Cumhuriyet savcısının istemiyle mahkemece faaliyetten alıkoyma kararı verilebil(mesi)” öngörülmektedir.
3. Cumhuriyet Savcılığı’nın Hukuka Uygun Kararı
Cumhuriyet Savcılığı dolandırıcılık suçu işlendiği iddiası konusunda, 4688’in 6. maddesini yineledikten sonra, “gerçekleşmemiş olan, şikâyetçi(si) ve zarara uğrayanı bulunmayan” bu somut olayda, dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle 13 Kasım 2013 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.(3)
Sendikanın faaliyetten alıkonması istemi konusunda da, yine 13 Aralık 2012 tarihli ve 2012/233 sayılı yazıyla,(4) bu davanın genel kurallar değil 4688’deki özel kurallar uyarınca açılması gerektiğini haklı olarak anımsattı. 4688 sayılı yasanın 6. maddesinin 3. ve 7. fıkralarındaki süreci aktaran Cumhuriyet Savcısı, “bizzat Valilikçe Cumhuriyet Başsavcılığı da aracı kılınmaksızın İş Mahkemesine müracaatla sendika faaliyetlerinin durdurulmasının talep edilmesi gerektiği hususundaki açık düzenleme dikkate alınmadan” dava açılmış olması nedeniyle bu istemi de reddetti. Bu karar, aslında Emniyet-Sen’in tüzel kişilik kazanmış olduğunun onaylanması anlamına geliyordu.
Sonuç olarak EGM, “oluşum” dediği Emniyet-Sen için Dernekler Kanunu’na başvurarak kısa yoldan sendikanın varlığını sona erdirme girişiminde başarılı olamadı!
Ne yazık ki Cumhuriyet Savcılığı’nın iç hukukun gereği olarak bu aşamada verdiği doğru karar, hukuk dışı işlemlere son verip 4688 sayılı yasayı uygulama konusunda bir uyarı olarak değerlendirilmedi. Tersine, tüzel kişilik kazanmış sendikanın gelen kurul yapması da engellenmek istendi.
4. İlçe ve İl Seçim Kurullarının Kararları
Emniyet-Sen, tüzel kişilik kazanınca, doğal olarak ve yasa gereğince, 23-24 Şubat 2013 ve yeterli çoğunluk sağlanamaması durumunda da 02-03 Mart 2013 tarihlerinde olağan genel kurulunu toplayarak yasal organlarını oluşturmak istedi.(5) Bu amaçla da, Çankaya 1. İlçe Seçim Kurulu’na başvuruda bulundu.
Ancak Çankaya 1. İlçe Seçim Kurulu, 12 Şubat 2013 tarihli(6) ve 2013/28 sayılı kararıyla bu yasal başvuruyu reddetti. EMG’nin yaklaşımına koşut olan gerekçesi, “… kısa adı Emniyet-Sen olan oluşumun sendikalar kapsamında değerlendirilemeyeceği” idi!
Bu arada belirteyim ki, yukarıda andığım kuruluşu engellenen sendikaları “oluşum” olarak adlandırma onuru (!), görüşleri sorulan ve kendilerini yargı organı yerine koymaktan kaçınmayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bankalığı ile Devlet Personel Başkanlığı bürokratlarına aittir!
Hukuk savaşımını sürdüren Emniyet-Sen, Çankaya 1. İlçe Seçim Kurulu’nun yargı organıymışçasına verdiği karara itiraz ederek, 13 Şubat 2013’te Ankara İl Seçim Kurulu’na başvurdu. Kurul, hukuk dışı işlemlerle dolu kuruluş sürecinin Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına değin süren evresinde iç hukuka uygun ikinci ve son örneği olması nedeniyle önemsediğim ve bundan sonraki benzer sendika başvurularında kamu yetkililerince göz önüne alınmasını dilediğim bir karar verdi. Üç yargıçtan oluşan Ankara İl Seçim Kurulu, Emniyet-Sen’in itirazını kabul ve Çankaya 1. İlçe Seçim Kurulu’nun kararını ise oybirliğiyle iptal etti. Emniyet-Sen’in tüzel kişilik kazandığını da kabul eden ve genel kurulun yapılmasını sağlayan 13 Şubat 2013 tarihli ve 2013/02 sayılı bu karara göre:
“İlçe ve İl Seçim Kurulları, Kamu Görevlileri Sendikasının Kanuna uygun olarak kurulup kurulmadığını denetleme mercii değildir, bu görev ve yetki usulüne uygun dava açılması halinde İş Mahkemelerine aittir. Evrak incelendiğinde sendika faaliyetlerinin durdurulması talebiyle İş Mahkemesinde açılmış bir dava bulunmadığından ve Kamu Görevlileri Sendikası 4688 sayılı Kanunun 6. maddesine göre izin alınmadan kendiliğinden kurulduğundan, kurulmuş olan sendikanın Genel Kurul toplantısını yapabileceği, itirazı yerinde olmadığı görülmüştür.”
Çok açık ve yineleme pahasına olsa da, kararın özünü vurgulamakta yarar var: 4688 sayılı yasa, sendikaların kuruluş sürecinin yasallığını denetleme yetkisini seçim kurullarına (ve kuşkusuz yetkisi yasada sınırlı biçimde tanımlanmış olan Valiliğe) vermemiştir. Bu yetki, yalnız ve ancak yargınındır. Tersi, yetki gaspıdır. Emniyet-Sen, önceden izin almama ilkesi gereğince kurulmuş ve tüzel kişilik kazanmıştır. Dolayısıyla, genel kurul da yapabilir. Anımsatmakta yarar var: Bu tarihte, Valilik yasal yetkisini kullanıp (süresi içinde) henüz faaliyeti durdurma davası açmış değildi.
Bu arada eklemek isterim ki İl Seçim Kurulu kararında geçen “İş Mahkemesinde açılmış bir dava bulunmadığından” ibaresi yanlış anla(şıl)maya elverişlidir. Çünkü davanın açılmış olması durumunda da, olası bir faaliyeti durdurma kararı yargı sürecinin izleyen aşamaları çerçevesinde kesinleşmedikçe, sendikanın ne genel kurul yapması ve ne de başka sendikal etkinlikleri engellenebilir.
Ankara İl Seçim Kurulu’nun kararı üzerine, 70 kişinin katılımıyla Emniyet-Sen 3 Mart 2013’te olağan genel kurulunu yaptı. Çankaya 1. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı da, yönetim, denetleme ve disiplin kurullarına seçilen asıl ve yedek üyelerin adlarını ve aldıkları oy sayılarını gösteren seçim sonuçlarını, 6 Mart 2013 tarih ve C.05.0.SKB.04.03-140.99-137 sayılı yazıyla Emniyet-Sen’e bildirdi.(7)
5. Yok Sayılmanın Tespiti Davası Açılması
Ankara Valiliği, kurulmasından 4 ay kadar sonra yasal organlarıyla hukuksal yaşamını ve etkinliklerini sürdürmeye başlayan Emniyet-Sen’in “yok hükmünde olduğunun tespitine (tüzel kişiliği bulunmadığına” karar verilmesi için 7 Mayıs 2013 tarihinde Ankara Nöbetçi İş Mahkemesi Başkanlığı’na başvurarak dava açtı.(8)
Vali Yardımcısı M. Fahri Aykırı’nın imzasını taşıyan dava dilekçesinde; kuruluşu izleyen 9 Kasım 2012 ile 2-3 Mart 2013 tarihleri arasındaki 4 aylık dönemi özetlendikten sonra, ilgili görülen ulusal (Anayasa m. 90/son fıkra; 4688/m. 4, 5, 15/j, 43; Medeni Kanun / m. 47, 56) ve uluslararası (87 sayılı sözleşme ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi) düzenlemelere değinildi.
Dilekçede savunulan -gelecek yazımda değerlendireceğim- görüşün özü ve özeti şudur: Ulusal mevzuatta yapılan düzenlemeler, “Anayasa’ya ve milletlerarası antlaşma ve sözleşmelerine (üst hukuk kurallarına) aykırılık taşımamaktadır.” Ulusal düzenlemeler ile uluslararası sözleşmeler çelişmemekte, “birbirini doğrulayan düzenlemeler içermektedir.” Dolayısıyla da, “oluşturulmaya çalışılan sendikalaşma girişimi hukuken ve kanunen YOK HÜKMÜNDEDİR.” Ayrıca dava dilekçesinde; bu görüşü desteklemek üzere, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin oyçokluğuyla verdiği 21 Şubat 2012 tarihli kararıyla onadığı Ankara 15. İş Mahkemesi’nin Yargıçlar ve Savcılar Sendikası’nın (Yargı-Sen) kapatılmasına ilişkin kararından (Gülmez, 2012: 66-82) bir alıntı yapılarak,(9) Valilik “görüşü(nün) teyit edilmiş” olduğu da savunuldu.
6. Ankara 9. İş Mahkemesi’nin Ara Kararı
Davaya bakan Ankara 9. İş Mahkemesi, yaklaşık beş ay sonra yaptığı ilk duruşmada(10) verdiği 30 Ekim 2013 tarihli ve 2013/653 Esas sayılı çok kısa bir kararla duruşmayı 2 Nisan 2014 tarihine erteledi. Mahkeme, “4688 sayılı Kanunun 15. maddesinin j fıkrasının Anayasanın 5, 10, 13 ve 51. maddelerine aykırılık iddiası ile iptali için Anayasa mahkemesine başvurulmasına” karar verdi.
Kanımca bu başvuruda, Anayasa’nın madde 90/son fıkra kuralı dolayısıyla ulusal yasalara üstün tutularak doğrudan göz önüne alınıp uygulanması gereken ilgili “ulusalüstü” sözleşmelere değinilmemiş olması önemli bir eksikliktir.
II. KURUCULARA YÖNELİK AYRIMCI EYLEM VE İŞLEMLER
Her ne kadar özetlediğim kuruluş süreci 4688’in belirtilen kuralının Anayasa’ya uygunluk denetiminin başlatılmasıyla hukuka uygun bir çizgiye girmiş görünüyor ise de, bu durum başlangıçtan beri kuruculara yönelik olarak sürdürülen sendika karşıtı ayrımcı eylem ve işlemlerin sona er(diril)mesinde etkili olmadı. Basında yer alan haberlere göre, Emniyet-Sen Genel Başkanı görev yeri değiştirilerek “araç hurdalığının bulunduğu yere atandı.” Soruşturma(lar) açıldı (Cumhuriyet, 2012a, b, c)… Meslekten çıkarma cezaları verildi… Ne var ki İdare Mahkemeleri bu konudaki kararları iptal etti…
1. Meslekten İhraç Kararları
EGM Yüksek Disiplin Kurulu, 4 Nisan 2013 tarihli ve 2013/130 sayılı kararıyla, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’ne (m. 10) dayanarak,(11) Antalya Emniyet Müdürlüğü’nde polis memuru olarak çalışan sendika genel başkanını meslekten ihraç etti. Bunu, başka ihraçlar izledi.
Ancak meslekten çıkarma karar(lar)ı, aşağıda değineceğim gibi, yönetsel yargıdan döndü.
2. “Sözde Polis Sendikası” Genelgesi
EGM, 24 Nisan 2013 tarihli bir genelge çıkararak, “Sözde Polis Sendikası İle İlgili Açıklama” yaptı.
EGM, “görev ve yetkilerini başta anayasa ve kanunlar olmak üzere mevzuattan al(dığını)” belirterek, “kanunlara ve nizamlara aykırı faaliyette bulunan personeli hakkında da gerekli disiplin işlemlerini de yerine getir(diğini)” anımsattı. Yargının yetki alanına giren bir konuda, polislerin sendika hakkının hukuksal dayanaklarıyla ilgili şu iddiada bulundu:
“Sendikal faaliyetler, Emniyet Teşkilat mensubu için hak olmayıp yasak faaliyetler kapsamındadır. Bu yasağın kaynağını ise Anayasa, uluslararası belgeler ve kanunlar oluşturmaktadır.”
Hukuksal temelden yoksun bu görüşün ardından, “sözde” diye nitelenen Emniyet-Sen için çıkarılan genelgede, Anayasa’nın 51. maddesi ile 4688 sayılı yasanın 15. maddesi –yani değinilmeyen j bendindeki yasakçı kural– aktarıldı. Yargıtay’ın, sayısı verilmeksizin 2011 tarihli olduğu belirtilmekle yetinilen bir kararından alıntı yapıldı. 657’nin “Sadakat” başlıklı 6. maddesi anımsatıldı. Ardından da, kuruluş sürecinin yalnızca Valiliğin başvuruyu kabul etmemesine ilişkin hukuk dışı işleminden söz edilerek 6 personelin (kurucuların) Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün birçok maddesinde yazılı suçu işlemiş oldukları gerekçesiyle meslekten çıkarıldığı kamuoyuna saygıyla şöyle duyuruldu:
“Tüm bu yasal düzenlemelere rağmen birkaç emniyet personeli tarafından Emniyet-Sen adı altında sendika kurmak amacıyla Ankara Valiliğine dilekçe verilmiş ve bu dilekçe Valilik tarafından mevzuata aykırılığı nedeniyle iade edilmiştir.
Mevzuata aykırı faaliyetlerde bulunulmaması konusunda Emniyet Genel Müdürlüğünce yayınlanan genelge ve emir yazılara rağmen mevzuata ve meslek disiplinine aykırı faaliyetler sürdürülmüştür,(.)
Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun 15 inci maddesine aykırı olarak emniyet hizmetleri sınıfında olmasına rağmen sendikal faaliyette bulunduğu ve Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8 inci maddesinin çeşitli fıkralarında yer alan “mesleğin onur ve saygınlığını zedeleyici veya amir ya da üstlerinin eylem ve işlemlerini eleştirici nitelikte basına, haber ajanslarına, bilgi, yazı, demeç vermek”, “amir ya da üste karşı itaatsızlığa, … tahrik ya da teşvik etmek”, “emre itaatsizlik” gibi suçları işledikleri tespit edilen 6 personel hakkında meslekten çıkarma cezası verilmiştir.”
Görüldüğü gibi genelgenin dayanakları, Valiliğin 4688 sayılı yasaya düpedüz aykırı işlemleri ile EGM’nin yayınladığı yazılı emirdir. Genelge, aslında bir insan hakkını kullanan Emniyet-Sen kurucularına yönelik olarak açıkça “sendikal nedenlere dayalı ayrımcılık” yapıldığını ve ayrıca ölçülülük ilkesine de aykırı biçimde en ağır yaptırım olan “meslekten ihraç” cezası uyguladığını itiraf etmiştir.
3. Meslekten İhraç Karar(lar)ının İptal Edilmesi
Antalya 1. İdare Mahkemesi, hem meslekten çıkarma işleminin hukuka aykırı olduğu sonucuna vardı, hem de yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Oybirliğiyle aldığı 18 Eylül 2013 tarih ve 2013/830 E. sayılı kararında, 4688’de öngörülen kuruluş süreciyle ilgili işlemler çerçevesinde, sendikanın “hukuk alanında tüzel kişilik kazandığı” gerçeğini onayladı. Ayrıca Valilikçe, yasada öngörülen süre (bir ay) içinde İş Mahkemesine başvurulmamış olduğunu da saptadı.
Mahkemenin “kurucu” olan davacının “sendikal” nitelik taşıyan eylemlerinin Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü (EÖDT) kapsamına girmeyeceğini saptayan mahkemeye göre:
“… bu haliyle hukuk alanında tüzel kişilik kazanan sendikanın kurucuları arasında yer alan davacının sendika kurma faaliyetinin amirin emrini yapmama fiili kapsamında değerlendirilemeyeceği gibi bu faaliyetle devletin ve kişilerin zarara uğratılmadığı, hizmetin gecikmesi ya da durmasına sebebiyet verilmediği, dolayısıyla da Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 10. maddesinde öngörülen fiilin sübuta ermediği sonucuna ulaşıldığından, bu fiile dayalı olarak davacının meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.”
Antalya 1. İdare Mahkemesi kararında, vurgu gerektiren birbiriyle bağlantılı iki nokta vardır: Emniyet-Sen, tüzel kişilik kazanmıştır. Bunun sonucu olarak da, kurucuların faaliyetleri, yani örneğin genel kurul yapma, üye kaydetme ve aidat toplama gibi faaliyetleri, “sendikal faaliyetler”dir. Bunlar, “amirin emrini yapmama fiili kapsamında değerlendirileme(z).”
Kanımca, Emniyet-Sen’in bir yılını doldurmaya yaklaşırken verilen bu kararda, gerek Anayasa’dan (özellikle 90. maddenin son fıkrasından) ve gerekse sendikal hakların ulusalüstü hukuksal dayanaklarını oluşturan insan hakları sözleşmelerinden söz edilmemiş olması önemli bir eksikliktir. Mahkeme eğer bu sözleşmelere de bakmış olsaydı, sendika kurma nedeniyle disiplin cezası olarak uygulanan meslekten çıkarma eyleminin aynı zamanda “sendikal nedene dayalı bir ayrımcılık” oluşturduğu saptama olanağı da bulabilecekti.
SONUÇ
Genel Değerlendirmeyi “Emniyet-Sen’in Hukuksal Dayanağı Ulusalüstü Sözleşmelerdir” başlıklı ikinci yazıya bırakıp, Sonuç ereğiyle kısa birkaç saptamayla yetineceğim.
Ankara Valiliği ile İçişleri Bakanlığı EGM, 1990’lardan beri sürdüre geldikleri hukuk dışı “geleneksel” alışkanlıklarını, bu kez kendi personeline uygulayarak ayrımcılık gözetmedi! Ne Cumhuriyet Savcılığı’nın, ne de Ankara İl Seçim Kurulu’nun yürürlükteki yasa kurallarını anımsatan kararlarından ders çıkardı.
Anayasa Mahkemesi’nin, Ankara 8. İş Mahkemesi’nin itiraz yoluyla yaptığı başvuru üzerine verdiği sendika yasağını Anayasa’ya aykırı bularak iptal eden kararının da bir etkisi olmadı.(12)
Ulusalüstü insan hakları sözleşmeleri ise, Valilik ve Bakanlık için zaten “yok hükmündedir!”
AÇIKLAMA:
* Bu makale, akademik yaşamım boyunca dergilerde yayınlanmayan üçüncü, ancak istenip de yayınlanmayan ilk makalemdir!
Makaleyi, 2013’ün sonlarına doğru, sanırım Kasım ayında, bir istek üzerine kaleme aldım. TODAİE’den öğrencim sevgili Hamdi Demir, o güne değin hiçbir sayısını görmediğim, Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin (TEMUD-DER) yayını olan Çağın Polisi dergisi için (http://www.caginpolisi.com.tr) rica etti.
Belirtmeme gerek yok aslında: Polislerin sendikalaşması, memur sendikacılığının kuruluş öncesi yıllardan beri ilgilendiğim, 1980’li yılların ikinci yarısında, ilk sendikaların kuruluşuna doğru yürüyüşün başladığı dönemde, “polislerin de sendika hakkı vardır” diyerek bunu açıkça dile getirdiğim bir sorundu… Üstelik, özellikle Emniyet’ten ve Milli Eğitimden bu görüşüme karşı çıkan bazı öğrencilerime “tersini kanıtlarsanız, istifa edeceğim!” diyerek yanıt verdiğimi de eklemek isterim…
Emniyet-Sen’in kuruluş sürecini basından izlemekle birlikte, belgeleri elimde olmadığı, sendikadan herhangi bir istek gelmediği ve Sime-Sen’in kuruluş süreci ve Anayasa Mahkemesi kararının eleştirel değerlendirmesi gibi başka çalışmalarım bulunduğu için düşüncelerimi daha önce yazıya dökmedim; neden yazmadığımı soran bazı meslektaşlarıma da, “kitaplarımda var” dedim. Sime-Sen makalesinde olduğu gibi, konuyu, Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra ele almayı planlıyordum…
Hamdi Demir’in önerisini, “bana bir dosya hazırlaması ricasıyla” severek kabul ettim. Bir süre sonra, bazı eksikleri olsa da dosya geldi…
Makaleyi, 2013’ün son sayısına yetiştirmek üzere hazırlamaya giriştim. Konuyu, önerildiği gibi, tek ve fazla uzun olmayan bir makaleyle incelemeyi planladım, doğal olarak. Ne var ki kuruluş sürecine ilişkin bazı belgeler, makalenin beklenenden daha uzun olmasını kaçınılmazlaştırdı. Hamdi Demir’i bilgilendirip onayını alarak, konuyu iki makalede incelemek üzere yeniden planladım.
Sonunda, derginin yayın kurulu üyesi olan Hamdi’nin önerisi üzerine, 21 Aralık 2013 günü, 2013’ün son sayısına yetişecek biçimde dernek Genel Sekreteri Mustafa Aydın’a gönderdim. Bu arada, fotoğraf isteklerini de yerine getirdim!
Makalenin bu sayıda ve izleyen sayıda basılmadığını, zaman zaman tıkladığım internetten izleyerek gördüm. Benim için çok şaşırtıcı olmayan bir durumdu bu! Dergi yönetimi, makalenin basılmayacağı konusunda herhangi bir açıklama yapmadı. Bir süre sonra Hamdi aradı ve üzülerek makalenin basılamayacağı aktardı; Vakıf ve dergi yönetimiyle tartıştığını, istifa etmeyi düşündüğünü belirtti… EGM’nin dergiden satın alıp Teşkilata dağıttığını da ekledi… Sanırım, makalenin basılmamasının nedenini açıklamak için bu bilgi fazlasıyla yeterlidir! Çünkü görüleceği gibi makalede, Ankara Valiliğinin yanı sıra, ilgili Bakanlıkları ve özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü’nü ve hükümeti kapsayan eleştiriler var…
Okurlar için kaçınılmaz gördüğüm bu uzun açıklamayı, şu eklemelerle bitireceğim: Makalenin dergiye ilettiğim orijinal metninde, yine dipnotlarda açıkladığım birkaç düzeltme dışında değişiklik yapmadım. Makaleyi kaleme aldığım sırada erişemediğim –ancak bu kez de erişilmesi benden kaynaklanmayan nedenlerle geciken– birkaç yeni belge dolayısıyla metin içinde değil dipnotlarda bazı açıklamalar yapmayı zorunlu gördüm ve bunlarla yetindim. Hamdi’ye, makaleyi böyle bir açıklama yaparak yayınlayacağımı söyledim.
DİPNOTLAR:
1- Emniyet-Sen’in, yalnızca 657 sayılı yasanın tanımladığı “emniyet hizmetleri sınıfı”na girenleri değil, başka hizmet sınıflarına girmekle birlikte Emniyet Teşkilatında çalışan –merkez ve taşradaki– tüm personeli örgütlemeyi amaçlayan bir sendika olduğunu ortaya koyan açılımı şöyledir: “Emniyet Genel Müdürlüğü Bünyesinde, Merkez ve Taşra Teşkilatlarında Tüm Çalışan Emniyet Hizmetleri Sınıfı ve Emniyet Teşkilatında Çalışan Diğer Tüm Hizmet Sınıflarına Dahil Personel Sendikası.”
2- Soru işaretiyle de belirttiğim bu davanın açıldığı tarih, Ankara 9. İş Mahkemesi’nin bu makaleyi yazdığım sırada göremediğim 14 Mayıs 2013 tarihli “Tensip Tutanağı”nda belirtildiğine göre, 7 Mayıs 2013’tür.
Bu tutanağın 1. maddesine ilişkin görüşümü, makalenin “Emniyet-Sen, Hukuksal Dayanağı Ulusalüstü Sözleşmeler Olan Bir Sendikadır (II)” başlıklı ikinci bölümünde ayrıntılı olarak değerlendireceğim.
3- Bu kararın, sözcük tasarrufu yapmak için makalede belirtmediğim sayıları şöyledir: Basın Soruşturma No: 2012/2815, Basın Karar No: 2012/1987.
4- Bu yazının tarihinde ay olarak “Aralık” yerine yanlışlıkla “Kasım” yazdığımı belirterek, sayısının önüne “Basın Muhabere” sözcüklerini ekliyorum (MG).
5- Valiliğin dava dilekçesinde, 8 Şubat 2012 tarihinde “ilk olağan genel kurul toplantısı adı altında genel kurul yapacağı müracaatında bulunulmuş” olduğu, bu başvuru üzerine Valiliğin “Ankara Seçim Kurulu Başkanlığına” aynı tarihli bir yazı göndererek, genel kurul başvurusunun 4688’deki sendika yasağı öngören kural kastedilerek, bu “amir hüküm” gereğince karar verilmesi isteniyor. Kısacası, “genel kurul yapma müracaatının bu doğrultuda değerlendirilmesi”, yani genel kurul yapılmasının önlenmesi için yazı yazılıyor. Çankaya 1. İlçe Seçim Kurulu da, belirttiğim gibi, yazının gereğini yerine getiriyor!
6- Yanlışlıkla “2 Şubat 2012” olarak yazdığım bu kararın tarihini düzeltiyorum (MG).
7- Makaleyi kaleme aldığım tarihte, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kararı, bana iletilen belgeler arasında yoktu.
YSK, Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğü’nün 11 Eylül 2013 tarihli itirazı üzerine verdiği 19 Eylül 2013 tarihli kararında, Ankara İl Seçim Kurulu’nun yaklaşımını aynen benimsedi. “Emniyet-Sen Olağan Genel Kurulu ve Organ Seçimlerinin iptali konusunda mahkemeler görevli(dir) ve bu konuda Yüksek Seçim Kurulunun görevi bulunma(maktadır)” diyerek, itirazın reddine karar verdi.
8- Bu davanın tarihi konusunda yukarıda düzeltme yaptığımı yeniden anımsatmak isterim.
Başlığını, 4688 sayılı yasadaki tanıma dayanarak düzeltip doğrusunu yazmak amacıyla “Faaliyeti Durdurma” olarak koyduğum bu dava konusunda yapacağım açıklamalar çok kapsamlı olduğu için, II. makaleye bırakıyorum.
9- İkinci makalede değerlendireceğim bu alıntı şöyledir: “…bu sözleşmelerin tamamında güvenlik güçleri ile silahlı kuvvetler haricindeki herkesin istisnasız sendika kurma hakkına, başkanı, yöneticisi ve üyesi olma hakkına sahip olduğu açıktır…”
Eğer bu doğruysa, Valilik neden örneğin emeklilerin, ev emekçilerinin, yargıç ve savcıların sendika kurma girişimlerini engelledi?
10- Belirteyim ki Ankara 9. İş Mahkemesi, davaya ilişkin ilk duruşmayı 9 Eylül 2013’te yaptı. Davacı vekilinin ek beyanını sunduğu, davalı vekiline de ek beyanını sunması için 2 haftalık kesin sürenin tanındığı “celse 1” sonunda, duruşmanın 30 Ekim 2013’e bırakılması öngörüldü.
Bu karar, makaleyi kaleme aldığım sırada bana iletilen belgeler arasında yoktu.
Yine, ilk duruşmanın 17.07.2013’te yapılmasının ve dava şartlarının değerlendirilmesinin öngörüldüğü 26.06.2013 tarihli “Ön İnceleme Hazırlık Tutanağı” ile duruşmanın 09.09.2013 tarihine bırakılmasına ilişkin 17.07.2013 tarihli Celse tutanağı da bilgim dışındaydı.
Ancak bu belgelerin eksikliği, makalede yaptığım değerlendirmeleri etkileyecek nitelik taşımamaktadır.
11- Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün (26.7.1983 tarih ve 83/6883 sayılı kanunla değişik) 10. maddesi şöyledir:
“Amirin emrini yapmayan memura uzun süreli durdurma cezasının üst sınırı verilir. Emrin yapılmaması, Devleti ya da kişileri zarara uğratmış ya da hizmetin gecikmesine ya da durmasına neden olmuşsa, doğan zararın derecesine ya da durumun ağırlığına göre, meslekten çıkarma cezası da uygulanabilir.”
12- Burada söz ettiğim karar, Anayasa Mahkemesi’nin 4688 sayılı yasadaki (m. 15/1, g) sivil memurlara yönelik sendika yasağını iptal eden 10 Nisan 2013 tarihli kararıdır.
Sime-Sen’in kuruluş sürecini ve Anayasa Mahkemesi kararını, bir meslektaşım adına çıkarılacak Armağan’da yayınlanacak ayrıntılı bir makalede incelediğimi de eklemek isterim.
KAYNAKÇA
Cumhuriyet (2012a) “Emniyet Genel Müdürlüğü, dün kuruluş dilekçesi verilen Emniyet-Sen’in kurucusu 7 polis hakkında soruşturma başlattı”, AA, http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=378292, 13.11.2012
Cumhuriyet (2012b) “Dilekçeyi Kabul Etmeyen Ankara Valiliği, ‘Kargo’yla Gelen Başvuruya ‘Olur’ Dedi”, “Polis sendikası kuruldu”, Cumhuriyet, 13.11.2012, s. 5.
Cumhuriyet (2012c) “Emniyet-Sen Başkanı 13 Saat Nöbet Tutuyor”, “Sendika başkanı hurdalığa atandı”, Cumhuriyet, 24.12.2012, s. 4; http://www.cumhuriyet.com.tr/?PHPSESSID=va5q1p0h7ul0ro84hrj9f5ri88cip8178jjmfhbsb42bgf7h2s51&im=em&xl=empopup&em=cu/cumhuriyet/w/c0407.html
Çelik, Aziz (2012a) “Emniyetin polis sendikası tahammülsüzlüğü ve keyfiliği”, 12.11.2012; http://t24.com.tr/yazi/emniyetin-polis-sendikasi-tahammulsuzlugu-ve-keyfiligi/5867
Çelik, Aziz (2012b) “Emniyet yanıltıyor: Polis sendika kurabilir”, 14.11.2012; http://t24.com.tr/yazi/emniyet-yaniltiyor-polis-sendika-kurabilir/5877
Gülmez, Mesut (1993) Belgelerle Yönetim, Yargı ve Memur Sendikaları (1990-1993), Ankara: TODAİE Yayını.
Gülmez, Mesut (2002) Kamu Görevlileri Sendika ve Toplu Görüşme Hukuku, 788’den 4688’e, 1926–2001, No: 309, Ankara: TODAİE Yayını.
Gülmez, Mesut (2005) “Danıştay Kararları ve Memur Sendikacılığı, 1992–2000”, Prof. Dr. A. Şeref Gözübüyük’e Armağan, Ankara: Turhan Kitabevi, Mayıs 2005, s. 123-154.
Gülmez, Mesut (2012) “Ulusalüstü Hukuk ve Türkiye’de Sendikal Haklar”, Türk-Alman Uluslararası İş Hukuku Sempozyumu (Toplu İş Hukuku, Compliance), 23-24 Haziran 2011 içinde, Malatya: İnönü Üniversitesi Yayını, 55-111.